Ana içeriğe atla

İHSAN OKTAY ANAR - PUSLU KITALAR ATLASI







#PUSLU KITALAR ATLASI#

Tarihle iç içe olan hikayeleri, efsaneleri sevenler için bir solukta okunabilecek bir kitap. Olayların kurgusu öyle güzel düşünülmüş ki kitabın ilk sayfalarından itibaren size açılan kapıdan adımınızı atıp kendinizi tam da olayın ortasında buluyorsunuz. Kimi zaman daracık sokaklarda ruhunuz daralıyor, kimi zaman köşe bucak kaçan birinin adrenalinini kalbinizde hissediyorsunuz ve sayfalar, dakikalar nasıl akıyor anlamıyorsunuz. Anlatılan hikayelerde, yol ayrımı olan kısımlarda bazen seçimleri kendim yapmış gibi hissettim. Bunun sonuçlarını da birebir yaşamak ve ders çıkarmak oldukça keyifliydi.

Kitapta kurgunun çok iyi olmasının yanı sıra çok güzel kelimeleri dağarcığıma eklediğimi belirtmeliyim. Bu açıdan çok tatmin ediciydi çünkü günlük hayatta kullandığımız sığ Türkçe, düşüncelerimizi ve hayallerimizi betimlemede çok yetersiz kalıyor. Yeni kelimeler ise insana yeni ufuklar, yeni düşlerle birlikte geliyor. Kelimelerin anlamlarına bakmadan da aslında hikayeyi genel olarak kavrayabilirsiniz ama kitap okumanın, kitaba dalmanın, ona emek verenin emeğine karşılık vermenin önemli olduğunu düşünüyorum. Tam da bu noktada öğrenmeyle ve tecrübe edinmeyle ilgili kitaptan bir alıntı yapmak istedim:

“Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı, ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir âlem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmelerine izin vermiyorlardı.”




“Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya’nın şahidi olmaktı.”


Yaşadığınız kötü ve iyi olayların hepsinin sizin hayat maceranız olduğunu, sizi siz yapmak amacıyla yaşandığını bazen film izler gibi kendinizi dışarı çekip uzaktan o maceraya bakmayı ve zevkini çıkarmayı unutmayın. Benim de bu kitaptan edindiğim tecrübe budur.



13.05.2019

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

JACK LONDON - VAHŞETİN ÇAĞRISI

'' Aşındırarak zincirini alışkanlığın,   Sıçrayıp gelir eski özlemler göçebe misali;   Uysallığın uzun uykusundan,   Yeniden uyandırır kanındaki vahşeti.'' ile başlayan kitap aslında tüm hikaye hakkında baya ipucu barındırıyor. Buck adında bir evcilleştirilmiş kurt köpeği, zengin bir ailenin yanında yaşamaktadır ve halinden de pek memnun, mutlu bir köpektir. Başına gelen bir takım talihsiz olaylar sonucunda kendini Alaska'da kızağa koşulurken bulur. Hem Alaska'nın iklim şartları hem de insanlığın acımasızlığıyla başa çıkmak zorunda kalır. Buck'ın yaşadıkları ilk sayfalarda tüyler ürperticiydi. Okurken içinizin cız etmemesi mümkün değil. Buck, bu yabancı olduğu yabanıl ortama uyum sağladıkça, güçlendikçe siz de okurken bunu atlatır, bunun üstesinden gelir diyorsunuz.  Yazar, bir köpeğin yaşam savaşının altında azim,umut,sevgi ve kendi özüne dönme isteği gibi duyguları hissettiriyor. Ayrıca yazar, insanların her zaman kendi isteğiyle hayvanlardan daha korkunç

SUBURRA BLOOD ON ROME

KAÇIRILMAMASI GEREKEN DİZİLER KÖŞEMİZDE BUGÜN  SUBURRA: BLOOD ON ROME Dünya'da hangi dili mükemmel seviyede konuşmak istersin diye sorsalar vereceğim ilk 2 cevap çok net İspanyolca ve İtalyanca olacaktır. Latin dillerinin o şiirsel tınısı malum hepimizi kendine çekiyor ancak Fransızca'nın biraz daha soğukluğunu göz önünde bulundurursak birbirine çok yakın bu 2 kardeş dil İtalyanca ve İspanyolca akıcı seviyede konuşmayı hayal ettiğim diller. Hazır bunu buraya yazmışken lifelong to-do'muza da ekleyelim değil mi :) Bu sevda uğruna neler yapmadık ki. İspanya'nın Arka Sokaklar kıvamındaki La Casa de Papel'i bölümleri yayınlanır yayınlanmaz bitirdik, İspanya'nın Serdar Ortaç'ı Enrique Iglesias'dan "bailando"lar dinledik. Sırf bu ahenk zenginliğinde kavrulan dili doya doya dinleyebilmek için :) Yukarıda da yazdığımız gibi dile olan hayranlığımız İspanyolca ile sınırlı değil. Konuşurken mimikleri ve duyguları maksimum şekilde dahil ettiğimiz

ALIŞILMIŞIN DIŞINDA BİR BELGESEL: DARK TOURIST

Evde durmakta zorlanan maceraperest ve gezgin ruhlular bugünkü önerimiz sizin için: DARK TOURIST Dark Tourist, Netflix’te 8 bölümden oluşan bir belgesel serisi. Yeni Zelandalı gazeteci David Farrier  dünyanın farklı lokasyonlarındaki ‘’dark tourism’’ aktivitelerini birebir deniyor. Naif, cesur ve eğlenceli kişiliğiyle serinin akıcı olmasını sağlıyor. David, genellikle bir tur eşliğinde bu etkinlikleri yapıyor yani çoğu zaman tek değil. Dark tourism aktivitelerini gerçekten bu etkinliklere katılmak için bu ülkeye gelen turistlerle gerçekleştiriyor. Bu turu düzenleyenler de bir o kadar ilginç zaman zaman da korkutucu kişiliğe sahip insanlardan oluşuyor. Gittiği bölgelerdeki kültürü, neden yaptıklarını ve amaçlarını anlamadan asla pes etmiyor. Her şeyi sonuna kadar zorluyor. Bu da biz izleyiciler için hem merak uyandırıyor hem de hoş vakit geçirmemizi sağlıyor. Eğlenceli bir gezi belgeseli gibi gözükse de bazı ülkeler hakkında bilmediğiniz ilginç bilgiler ve ritüe