Ana içeriğe atla

Kaçırılmaması Gereken Diziler Köşemizde Bugün: Unsere Mutter Unsere Vater

Unsere Mutter Unsere Vater

Unsere mutter unsere vater, Türkçesi "Annelerimiz ve Babalarımız" ve global camiada adı "Generation War" olarak geçen zdf yapımı bir mini Alman dizisi. Dizi 3 bölümden oluşuyor ve her bölüm aşağı yukarı 1.5 saat sürüyor. Bu yüzden dizi gibi değil de 3 filmden oluşan bir seri olarak düşündüm ben izlerken. Yapım, 2. Dünya Savaşı'nı benzerlerine oranla biraz daha farklı açılardan ele alıyor. Savaşın sen, ben gibi "normal" insanların hayatını nasıl etkilediğini çok güzel dile getiriyor.

Her ne kadar şimdilerde Dogs of Berlin ve Dark ile Alman dizi sektörünün ön plana çıkmasına şahit olsak da 2013'de bu diziyle de dikkati üzerlerine çekmişlerdi. Belki Netflix'in bu kadar popüler olduğu bir dönemde çıksaydı çok daha fazla insana erişebilirdi "Unsere mutter, unsere vater"

Diziye bir yaz günü başladım ve sürükleyiciliği sayesinde 1 gün içerisinde diziyi bitirdim. Hikaye 5 yakın arkadaşın etrafında dönüyor. Askerliğe aşık Wilhelm ve onun tam zıttı olan kardeşi Friedhelm, Wilhelm'e aşık hemşire Charlotte(gerçek hayatta Wilhelm ile Charlotte'un beraber olduğunu da vurgulayalım), şarkıcı olma hayaliyle yaşayan Greta ve Greta'yla tutkulu bir aşk yaşayan Yahudi terzi Viktor. Oyuncu kadrosundan Greta'yı bu dönemin popüler dizisi "Dogs of Berlin"de Paula Grimmer olarak izliyoruz.  Bu 5 arkadaşın savaştan önceki son gecesi ile başlıyor dizi.

Şahsen dizilerde karakterin psikolojik olarak değişimini görmeyi çok severim. Breaking Bad'de sıradan bir kimya öğretmeni olan Walter White'ın Heisenberg'e dönüşümünü bize çok başarılı bir şekilde anlatmışlardı ve bunu izlemek aşırı tatmin ediciydi. Bu dizide de savaşın insanları nasıl değiştirdiğini ve bu değişimin aslında kaçınılmaz da bir son olduğunu çok güzel bir şekilde bize anlatmışlar. Özellikle Friedhelm'ın değişimi savaşın tam olarak ne olduğunu bize gösteriyor. Eğer savaş karşıtı biriyseniz ve savaşın asla kazananı olmadığını düşünüyorsanız bu diziyle beraber tüm fikirleriniz pekişmiş olacak.


2. Dünya Savaşı'nı biraz da Amerikan propagandasının dışında izlemek farklı bir bakış açısı kazanmanıza yol açabilir ki dizinin oldukça objektif olduğunu düşünüyorum. Almanlar kendilerini eleştirmekten kaçınmamışlar, tarihleriyle yüzleşebildiklerini görüyorsunuz. Yazımda olabildiğince spoiler'dan kaçınmaya çalıştım, izlemekten asla pişman olmayacağınır bir yapım "Unsere mutter unsere vater". Hatta oturup bu yazıyı yazınca yeniden izlemek istedim. Birazdan kendime güzel bir kahve demleyip diziyi açacağım, sonrasında duramayıp bir sonraki bölümle devam edeceğim :)

Yazımı bitirmeden sizlerle dizi içerisinde beni etkileyen bazı replikleri paylaşmak istiyorum:
 '' Üç yıl önce yola çıktığımızda amacımızın halkımızı savunmak olduğunu savunuyorduk. ama yaptığımız şey milyonlarca insana ölüm, acı ve yıkım götürmekti. o zamanlar kahramandık, şimdi ise birer katiliz.''
''Bu ne zamandan beri bizim savaşımız oldu.''
''Savaş yalnızca içimizdeki kötülüğü ortaya çıkartıyor''friedhelm
"Savaşın başında vatanınız için savaşırsınız. Daha sonra bazı şüpheleriniz olur, yüzüstü bırakmak istemediğiniz yoldaşlarınız için savaşırsınız. Peki ya kimse kalmadığında? Yalnız kaldığınızda. Yalan söyleyebileceğiniz tek kişi kendiniz olduğunda o zaman ne için savaşırsınız?"
"Çoğu insan savaşın çoğunlukla savaşarak geçtiğini sanır. Bu doğru değil. Savaş beklemektir. sıradaki saldırıyı, sıradaki yemeği, sıradaki sabahı..."

Yazımın sonunu bir şarkı ile bitirmek istiyorum. Dizinin başında ve sonunda sizin için çok farklı anlamlara sahip olacak bir şarkıyla:
Yazıma bir şarkı ile son vermek istiyorum. Dizinin başında ve sonunda sizin için çok farklı anlamlara sahip olacak bir şarkıyla:









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

JACK LONDON - VAHŞETİN ÇAĞRISI

'' Aşındırarak zincirini alışkanlığın,   Sıçrayıp gelir eski özlemler göçebe misali;   Uysallığın uzun uykusundan,   Yeniden uyandırır kanındaki vahşeti.'' ile başlayan kitap aslında tüm hikaye hakkında baya ipucu barındırıyor. Buck adında bir evcilleştirilmiş kurt köpeği, zengin bir ailenin yanında yaşamaktadır ve halinden de pek memnun, mutlu bir köpektir. Başına gelen bir takım talihsiz olaylar sonucunda kendini Alaska'da kızağa koşulurken bulur. Hem Alaska'nın iklim şartları hem de insanlığın acımasızlığıyla başa çıkmak zorunda kalır. Buck'ın yaşadıkları ilk sayfalarda tüyler ürperticiydi. Okurken içinizin cız etmemesi mümkün değil. Buck, bu yabancı olduğu yabanıl ortama uyum sağladıkça, güçlendikçe siz de okurken bunu atlatır, bunun üstesinden gelir diyorsunuz.  Yazar, bir köpeğin yaşam savaşının altında azim,umut,sevgi ve kendi özüne dönme isteği gibi duyguları hissettiriyor. Ayrıca yazar, insanların her zaman kendi isteğiyle hayvanlardan daha korkunç

SUBURRA BLOOD ON ROME

KAÇIRILMAMASI GEREKEN DİZİLER KÖŞEMİZDE BUGÜN  SUBURRA: BLOOD ON ROME Dünya'da hangi dili mükemmel seviyede konuşmak istersin diye sorsalar vereceğim ilk 2 cevap çok net İspanyolca ve İtalyanca olacaktır. Latin dillerinin o şiirsel tınısı malum hepimizi kendine çekiyor ancak Fransızca'nın biraz daha soğukluğunu göz önünde bulundurursak birbirine çok yakın bu 2 kardeş dil İtalyanca ve İspanyolca akıcı seviyede konuşmayı hayal ettiğim diller. Hazır bunu buraya yazmışken lifelong to-do'muza da ekleyelim değil mi :) Bu sevda uğruna neler yapmadık ki. İspanya'nın Arka Sokaklar kıvamındaki La Casa de Papel'i bölümleri yayınlanır yayınlanmaz bitirdik, İspanya'nın Serdar Ortaç'ı Enrique Iglesias'dan "bailando"lar dinledik. Sırf bu ahenk zenginliğinde kavrulan dili doya doya dinleyebilmek için :) Yukarıda da yazdığımız gibi dile olan hayranlığımız İspanyolca ile sınırlı değil. Konuşurken mimikleri ve duyguları maksimum şekilde dahil ettiğimiz

ALIŞILMIŞIN DIŞINDA BİR BELGESEL: DARK TOURIST

Evde durmakta zorlanan maceraperest ve gezgin ruhlular bugünkü önerimiz sizin için: DARK TOURIST Dark Tourist, Netflix’te 8 bölümden oluşan bir belgesel serisi. Yeni Zelandalı gazeteci David Farrier  dünyanın farklı lokasyonlarındaki ‘’dark tourism’’ aktivitelerini birebir deniyor. Naif, cesur ve eğlenceli kişiliğiyle serinin akıcı olmasını sağlıyor. David, genellikle bir tur eşliğinde bu etkinlikleri yapıyor yani çoğu zaman tek değil. Dark tourism aktivitelerini gerçekten bu etkinliklere katılmak için bu ülkeye gelen turistlerle gerçekleştiriyor. Bu turu düzenleyenler de bir o kadar ilginç zaman zaman da korkutucu kişiliğe sahip insanlardan oluşuyor. Gittiği bölgelerdeki kültürü, neden yaptıklarını ve amaçlarını anlamadan asla pes etmiyor. Her şeyi sonuna kadar zorluyor. Bu da biz izleyiciler için hem merak uyandırıyor hem de hoş vakit geçirmemizi sağlıyor. Eğlenceli bir gezi belgeseli gibi gözükse de bazı ülkeler hakkında bilmediğiniz ilginç bilgiler ve ritüe