Ana içeriğe atla

JACK LONDON - VAHŞETİN ÇAĞRISI


'' Aşındırarak zincirini alışkanlığın,
  Sıçrayıp gelir eski özlemler göçebe misali;
  Uysallığın uzun uykusundan,
  Yeniden uyandırır kanındaki vahşeti.''

ile başlayan kitap aslında tüm hikaye hakkında baya ipucu barındırıyor. Buck adında bir evcilleştirilmiş kurt köpeği, zengin bir ailenin yanında yaşamaktadır ve halinden de pek memnun, mutlu bir köpektir. Başına gelen bir takım talihsiz olaylar sonucunda kendini Alaska'da kızağa koşulurken bulur. Hem Alaska'nın iklim şartları hem de insanlığın acımasızlığıyla başa çıkmak zorunda kalır. Buck'ın yaşadıkları ilk sayfalarda tüyler ürperticiydi. Okurken içinizin cız etmemesi mümkün değil. Buck, bu yabancı olduğu yabanıl ortama uyum sağladıkça, güçlendikçe siz de okurken bunu atlatır, bunun üstesinden gelir diyorsunuz. 



Yazar, bir köpeğin yaşam savaşının altında azim,umut,sevgi ve kendi özüne dönme isteği gibi duyguları hissettiriyor. Ayrıca yazar, insanların her zaman kendi isteğiyle hayvanlardan daha korkunç bir varlık olduğunu aktarmış. Sonuçta hayvanların iç güdüleri var, insanların ise kendi akıllarını kullanarak yaptıkları seçimler ve öz iradeleri. Her şeye rağmen sahibi iyi ya da kötü olsun, yaşam koşulları elverişli veya elverişsiz olsun köpeklerin nasıl sadık varlıklar olduğunu her defasında görüyorsunuz. Ben kitabı Can Yayınları Fotoğraflı Klasikler Özel Seri'den okudum kapak fotoğrafı okuduktan sonra anlamlı geldi: Buck'ın bakış açısı. Buck, olayları yaşarken siz de onunla o bakış açısından olayları okuyabilirsiniz. Çok uzun bir kitap değil bir günde çok rahat okunabilir.




Ayrıca Vahşet'in Çağrısı; benim de zaman zaman düşündüğüm bir konu olan hayvanları evcilleştirme, farklı cins köpekler yaratma ve onları ufacık evlere, bahçelere kapatarak sırf yemeğini verip, okşayarak onları rahat ettirdiğimize inanmak ve buna evcil hayvanları da inandırmak gibi konular üzerinde tekrar düşünmemi sağladı. Onları doğal ortamlarından alıp ne kadar mutlu edebiliyoruz ? Bu hayvan sevgisi dediğimiz şey onları alıp evlerimize kapatıp, çocuklarımızın bizim maskotu haline getirmemiz demek mi ? Bu iyiliğin arkasında aslında insanların yalnız kalma korkusu, şu an modernleşen dünyada sosyal olamama gibi bazı psikolojik sebepler yok mu ? Bizim bile zorlandığımız şehirleşme, yerleşik düzene geçme adımlarında onlara bunları zorla yaptırmaya ne kadar hakkımız var bilemiyorum. Bizi bile bunaltan 20-30 katlı apartman dairelerinde onlar kim bilir neler çekiyor? Düşünülesi...








 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SUBURRA BLOOD ON ROME

KAÇIRILMAMASI GEREKEN DİZİLER KÖŞEMİZDE BUGÜN  SUBURRA: BLOOD ON ROME Dünya'da hangi dili mükemmel seviyede konuşmak istersin diye sorsalar vereceğim ilk 2 cevap çok net İspanyolca ve İtalyanca olacaktır. Latin dillerinin o şiirsel tınısı malum hepimizi kendine çekiyor ancak Fransızca'nın biraz daha soğukluğunu göz önünde bulundurursak birbirine çok yakın bu 2 kardeş dil İtalyanca ve İspanyolca akıcı seviyede konuşmayı hayal ettiğim diller. Hazır bunu buraya yazmışken lifelong to-do'muza da ekleyelim değil mi :) Bu sevda uğruna neler yapmadık ki. İspanya'nın Arka Sokaklar kıvamındaki La Casa de Papel'i bölümleri yayınlanır yayınlanmaz bitirdik, İspanya'nın Serdar Ortaç'ı Enrique Iglesias'dan "bailando"lar dinledik. Sırf bu ahenk zenginliğinde kavrulan dili doya doya dinleyebilmek için :) Yukarıda da yazdığımız gibi dile olan hayranlığımız İspanyolca ile sınırlı değil. Konuşurken mimikleri ve duyguları maksimum şekilde dahil ettiğimiz

ALIŞILMIŞIN DIŞINDA BİR BELGESEL: DARK TOURIST

Evde durmakta zorlanan maceraperest ve gezgin ruhlular bugünkü önerimiz sizin için: DARK TOURIST Dark Tourist, Netflix’te 8 bölümden oluşan bir belgesel serisi. Yeni Zelandalı gazeteci David Farrier  dünyanın farklı lokasyonlarındaki ‘’dark tourism’’ aktivitelerini birebir deniyor. Naif, cesur ve eğlenceli kişiliğiyle serinin akıcı olmasını sağlıyor. David, genellikle bir tur eşliğinde bu etkinlikleri yapıyor yani çoğu zaman tek değil. Dark tourism aktivitelerini gerçekten bu etkinliklere katılmak için bu ülkeye gelen turistlerle gerçekleştiriyor. Bu turu düzenleyenler de bir o kadar ilginç zaman zaman da korkutucu kişiliğe sahip insanlardan oluşuyor. Gittiği bölgelerdeki kültürü, neden yaptıklarını ve amaçlarını anlamadan asla pes etmiyor. Her şeyi sonuna kadar zorluyor. Bu da biz izleyiciler için hem merak uyandırıyor hem de hoş vakit geçirmemizi sağlıyor. Eğlenceli bir gezi belgeseli gibi gözükse de bazı ülkeler hakkında bilmediğiniz ilginç bilgiler ve ritüe