BİR İDAM MAHKUMUNUN SON GÜNÜ
VICTOR HUGO
Kitap, ölüm cezası almış bir mahkumun bu süreç boyunca içsel yolculuğunu anlatıyor. İdam cezasının saçmalığını, halkın davranışlarını, yani nasıl sürü psikolojisiyle hareket edildiğini çok yalın ve gerçekçi ifadeler kullanarak aktarmış. Kitabın mahkumun ağzından yazılması, kitabı daha çok hissedilir kılmış. Yazar, mahkumla birlikte o kötü hücrede, aynı duyguları birebir size yaşatıyor.
Bazı cümleleri tekrar tekrar okuyup üzerine düşünmeniz gerekiyor. Bu da benim bir kitapta en sevdiğim özelliklerden biridir. Kitap çok uzun olmamakla birlikte içerdiği anlam bakımından yoğun ve zaman zaman tüylerinizi ürpertecek kadar kötü sahneleri gözünüzde canlandırıyor. Anlattığı konu sebebiyle kendinizi çok da mutlu hissetmediğiniz zamanlarda okunacak bir kitap değil. İnsanların insanlara yaptığı işkenceler, özellikle mental türden olanlar inanılır gibi değil. Hayatınızın çok yoğun olmayan sakin bir döneminde bakış açınızı değiştirmek amacıyla yani sakin bir kafayla okumanızı tavsiye ederim.
Şimdi sizlerle kitaptan etkilendiğim birkaç yeri paylaşacağım:
Etrafımdaki her şey hapishane; hapishaneyi hem insan hem parmaklık ya da sürgü olarak görüyorum. Bu duvar taştan bir hapishane, bu zindancılar insan kılığına girmiş bir hapishane. Hapishane yarısı eve,yarısı insana benzeyen korkunç,kusursuz ve yekpare bir varlık. Onun tutsağıyım; beni kuşatıyor, beni içine kapatıyor; beni kilit altında tutuyor ve beni zindancının gözleriyle gözetliyor.
......
Korkulacak bir şey olmadığını, acı çekilmediğini, sakin bir ölüm olduğunu, ölümün böylece kolaylaştırıldığını söylüyorlar. Hey! Peki ya 6 haftalık bu can çekişmeye, gün boyunca süren bu ilintiye ne demeli? Çok yavaş ve çok hızlı geçen o telafisi imkansız son günün endişelerine ne demeli? Giyotin sehpasına çıkan o ıstırap merdivenine ne demeli? Onlara göre bunlar acı çekmek anlamına gelmiyor.
18.02.2019
Yorumlar
Yorum Gönder