Sefiller, her zaman okumak istediğim bir kitaptı. Ama bir türlü fırsat bulamadım. Hayatın akışında yaşarken sürekli çok yoğunum ben, şimdi o kitaba odaklanamam diye hayıflanırken hep bir kenarda duruyordu. Bir anda hayatımızın akışı durağan bir hale geçtiğinde dedim ki : İŞTE TAM ZAMANI. Başka türlü gerçekten ne zaman okuyabilirdim bilmiyorum belki yazın. Çünkü böyle klasik eserleri hakkını vererek okumak istiyorum. Klasikleri okurken her zaman keyif almışımdır. Sefillere gelince; bu haz katbekat arttı. Hugo'nun sürekli sizi anlatacağı şeylere hazırlaması, ön bilgiler vermesi ve bunları okuyucuyu sıkmadan yapması benim keyifle okuma sebeplerimdendi. Bir kurguyu okumayı zaten çok severim ama bunun yanında Fransa tarihi ile ilgili, Fransa ile ilgili, o dönemdeki insan yapısı ve siyasi yapısıyla ilgili pek çok bilgiyi de bilgi hazineme eklemiş oldum. Sevgili Hugo, bana bir hikaye okutturarak kendimi yormadan bunların hepsini gerçekleştirdi. :)
Kitabı eline aldığında bir korkmuyor değil
insan tabi. Ben Hasan Ali Yücel Klasikleri'nden okudum : İki cilt yaklaşık bin
yedi yüz sayfa. Okumaya başlarken zaman zaman kopar mıyım hadi bir kitabı
bitirdim diğerine geçebilir miyim diye meraklanırken, ilk kitap öyle güzel
sonlanmadı ki hemen ikinciye geçtim ve ikinci cildi birinci ciltten daha hızlı
okudum ve bitirdim.
Kitabın
içeriği hakkında bahsedecek olursak: başkahramanımız Jean Valjean'ın başından
geçen olayları o dönemdeki Fransa'nın tüm gerçekliğiyle ince ince işliyor. Jean
Valjean hikayenin başında genç bir adam. Ablası ve yeğenleriyle sefalet içinde
yaşarken sıfırı tükettiği bir günde bir fırının camını kırarak bir adet ekmek
çalar. Tek suçu budur. Sonu kürek mahkumiyeti olur ve olaylar gelişir. Kitap
hakkında çok şey anlatılabilir aslında ama Victor Hugo kitabın içinde bizim
için bunu bile yapmış:
'' Okuyucunun şu an elinde tuttuğu kitap tüm
ayrıntılarıyla bir bütün olarak ele alındığında kesintileri, istisnaları, bezginlikleri
ne olursa olsun, başından sonuna kadar kötülükten iyiliğe, adaletsizlikten
adalete, yanlıştan doğruya, geceden gündüze,tutkudan vicdana, çürümeden yaşama,
sorumsuzluktan göreve, cehennemden cennete, hiçlikten Tanrı'ya doğru
yürümektedir. Çıkış noktası madde, varış noktası ruhtur. Başta ejderha, sonunda
melek. ''
Kitap gerçekten de tam olarak bunların
hepsinden bahsediyor ve tüm bunları sorgulatıyor. Okurken hikayenin yanında
Fransa tarihi de hikaye kadar etkileyici işlenmişti. Tüm savaş meydanlarında,
ayaklanmaların gerçekleştiği tüm sokaklarda adım adım hiçbir detayı atlamadan
gezindim durdum. Kitabın sonu şaşırtıcı değildi belki ama çok duygusal olduğunu
ve göz doldurduğunu söyleyebilirim. Sonunda herkes hem bir o kadar mutlu bir o
kadar da mutsuzdu. Karantina döneminde mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder