Ana içeriğe atla

Kayıtlar

BELGESEL DİZİ SERİMİZİN YENİ ÜYESİ: HOME GAME

  BELGESEL DİZİ SERİMİZİN YENİ ÜYESİ: HOME GAME Merhabalar, uzun bir aradan sonra yeniden bir içerikle karşınızdayım. Blog için uzun zamandır içerik üretemiyordum. Umarım bu başlangıç ile beraber daha düzenli ve güzel içerikler ile karşınızda olacağım 😊 Bugün size keyifle izlediğim bir belgesel diziden bahsetmek istiyorum. Bazı insanlar için belgesel kelimesini duyunca kafada sıkıcı anılar canlanabilse de emin olun Home Game o tip belgesellerden asla değil. 2020 yapımlı belgesel Netflix izleme listemde alt sıralara düşmüş bana mahsun mahsun bakarken hatırladım bu seriyi ve izlemeye koyuldum. İzleyince de arka sıralara attığım için kendime kızdım. Şu ana kadar 8 bölümü bulunan yapımın 1 sezonu bulunuyor. Belgeselin konusuna gelecek olursak Home Game, bize çok da alışık olmadığımız bölgesel, yerel sporların hikayesini anlatıyor. İlk bölümde daha önce de duymuş olabileceğiniz İtalyanların ilginç sporu Calcio yer alıyor. Calcio nedir diye merak edenler olursa ilk bölümü izlemeden ben
En son yayınlar

JACK LONDON - VAHŞETİN ÇAĞRISI

'' Aşındırarak zincirini alışkanlığın,   Sıçrayıp gelir eski özlemler göçebe misali;   Uysallığın uzun uykusundan,   Yeniden uyandırır kanındaki vahşeti.'' ile başlayan kitap aslında tüm hikaye hakkında baya ipucu barındırıyor. Buck adında bir evcilleştirilmiş kurt köpeği, zengin bir ailenin yanında yaşamaktadır ve halinden de pek memnun, mutlu bir köpektir. Başına gelen bir takım talihsiz olaylar sonucunda kendini Alaska'da kızağa koşulurken bulur. Hem Alaska'nın iklim şartları hem de insanlığın acımasızlığıyla başa çıkmak zorunda kalır. Buck'ın yaşadıkları ilk sayfalarda tüyler ürperticiydi. Okurken içinizin cız etmemesi mümkün değil. Buck, bu yabancı olduğu yabanıl ortama uyum sağladıkça, güçlendikçe siz de okurken bunu atlatır, bunun üstesinden gelir diyorsunuz.  Yazar, bir köpeğin yaşam savaşının altında azim,umut,sevgi ve kendi özüne dönme isteği gibi duyguları hissettiriyor. Ayrıca yazar, insanların her zaman kendi isteğiyle hayvanlardan daha korkunç

VICTOR HUGO - SEFİLLER

            Sefiller, her zaman okumak istediğim bir kitaptı. Ama bir türlü fırsat bulamadım. Hayatın akışında yaşarken sürekli çok yoğunum ben, şimdi o kitaba odaklanamam diye hayıflanırken hep bir kenarda duruyordu. Bir anda hayatımızın akışı durağan bir hale geçtiğinde dedim ki : İŞTE TAM ZAMANI. Başka türlü gerçekten ne zaman okuyabilirdim bilmiyorum belki yazın. Çünkü böyle klasik eserleri hakkını vererek okumak istiyorum. Klasikleri okurken her zaman keyif almışımdır. Sefillere gelince; bu haz katbekat arttı. Hugo'nun sürekli sizi anlatacağı şeylere hazırlaması, ön bilgiler vermesi ve bunları okuyucuyu sıkmadan yapması benim keyifle okuma sebeplerimdendi. Bir kurguyu okumayı zaten çok severim ama bunun yanında Fransa tarihi ile ilgili, Fransa ile ilgili, o dönemdeki insan yapısı ve siyasi yapısıyla ilgili pek çok bilgiyi de bilgi hazineme eklemiş oldum. Sevgili Hugo, bana bir hikaye okutturarak kendimi yormadan  bunların hepsini gerçekleştirdi. :)        Kitabı eline aldı

NETFLIX BELGESEL DİZİ ÖNERİSİ: THE LAST CZARS

Netflix Dizi Önerisi: The Last Czars Tüm dünya olarak sıkıntılı günler geçirdiğimiz bu süreçte en büyük sorumluluğumuz olan evde kalmayı ve sosyal mesafe kuralını dikkate alıyoruz. Evde kaldığımız bu süreçte birçok yeni dizi keşfettik ve keşfetmeye de devam ediyoruz. The Last Czars da son günlerde keşfettiğimiz ve bir çırpıda bitirdiğimiz dizilerden biri. Belgesel Dizi The Last Czars bir sezondan oluşması sebebiyle 1 ya da 2 gün içerisinde kolaylıkla bitirilebilecek akıcı bir yapım. İsminden de anlaşılacağı gibi The Last Czars, son çar Nikolay’ı(II. Nikolay) ve Romanov Ailesi’ni anlatıyor. Dizinin başlangıcı olarak II. Nikolay’ın tahta geçişi ve evlilik töreni seçilmiş. Tahta geçmeye hazırlanan Son Çar Nikolay henüz çok genç ve tecrübesiz. Bu yüzden görevi alırken hiç şüphesiz üzerinde büyük bir baskı hissediyor. Babasının kaybına üzülmenin yanı sıra tahta uzanan bu yolculuğun baskısı Çar Nikolay’a görevi süresince yanlış kararlar aldırıyor. Henüz her şeyin başında t

ALIŞILMIŞIN DIŞINDA BİR BELGESEL: DARK TOURIST

Evde durmakta zorlanan maceraperest ve gezgin ruhlular bugünkü önerimiz sizin için: DARK TOURIST Dark Tourist, Netflix’te 8 bölümden oluşan bir belgesel serisi. Yeni Zelandalı gazeteci David Farrier  dünyanın farklı lokasyonlarındaki ‘’dark tourism’’ aktivitelerini birebir deniyor. Naif, cesur ve eğlenceli kişiliğiyle serinin akıcı olmasını sağlıyor. David, genellikle bir tur eşliğinde bu etkinlikleri yapıyor yani çoğu zaman tek değil. Dark tourism aktivitelerini gerçekten bu etkinliklere katılmak için bu ülkeye gelen turistlerle gerçekleştiriyor. Bu turu düzenleyenler de bir o kadar ilginç zaman zaman da korkutucu kişiliğe sahip insanlardan oluşuyor. Gittiği bölgelerdeki kültürü, neden yaptıklarını ve amaçlarını anlamadan asla pes etmiyor. Her şeyi sonuna kadar zorluyor. Bu da biz izleyiciler için hem merak uyandırıyor hem de hoş vakit geçirmemizi sağlıyor. Eğlenceli bir gezi belgeseli gibi gözükse de bazı ülkeler hakkında bilmediğiniz ilginç bilgiler ve ritüe

SUBURRA BLOOD ON ROME

KAÇIRILMAMASI GEREKEN DİZİLER KÖŞEMİZDE BUGÜN  SUBURRA: BLOOD ON ROME Dünya'da hangi dili mükemmel seviyede konuşmak istersin diye sorsalar vereceğim ilk 2 cevap çok net İspanyolca ve İtalyanca olacaktır. Latin dillerinin o şiirsel tınısı malum hepimizi kendine çekiyor ancak Fransızca'nın biraz daha soğukluğunu göz önünde bulundurursak birbirine çok yakın bu 2 kardeş dil İtalyanca ve İspanyolca akıcı seviyede konuşmayı hayal ettiğim diller. Hazır bunu buraya yazmışken lifelong to-do'muza da ekleyelim değil mi :) Bu sevda uğruna neler yapmadık ki. İspanya'nın Arka Sokaklar kıvamındaki La Casa de Papel'i bölümleri yayınlanır yayınlanmaz bitirdik, İspanya'nın Serdar Ortaç'ı Enrique Iglesias'dan "bailando"lar dinledik. Sırf bu ahenk zenginliğinde kavrulan dili doya doya dinleyebilmek için :) Yukarıda da yazdığımız gibi dile olan hayranlığımız İspanyolca ile sınırlı değil. Konuşurken mimikleri ve duyguları maksimum şekilde dahil ettiğimiz

İHSAN OKTAY ANAR - PUSLU KITALAR ATLASI

#PUSLU KITALAR ATLASI# Tarihle iç içe olan hikayeleri, efsaneleri sevenler için bir solukta okunabilecek bir kitap. Olayların kurgusu öyle güzel düşünülmüş ki kitabın ilk sayfalarından itibaren size açılan kapıdan adımınızı atıp kendinizi tam da olayın ortasında buluyorsunuz. Kimi zaman daracık sokaklarda ruhunuz daralıyor, kimi zaman köşe bucak kaçan birinin adrenalinini kalbinizde hissediyorsunuz ve sayfalar, dakikalar nasıl akıyor anlamıyorsunuz. Anlatılan hikayelerde, yol ayrımı olan kısımlarda bazen seçimleri kendim yapmış gibi hissettim. Bunun sonuçlarını da birebir yaşamak ve ders çıkarmak oldukça keyifliydi. Kitapta kurgunun çok iyi olmasının yanı sıra çok güzel kelimeleri dağarcığıma eklediğimi belirtmeliyim. Bu açıdan çok tatmin ediciydi çünkü günlük hayatta kullandığımız sığ Türkçe, düşüncelerimizi ve hayallerimizi betimlemede çok yetersiz kalıyor. Yeni kelimeler ise insana yeni ufuklar, yeni düşlerle birlikte geliyor. Kelimelerin anlamlarına b

Kaçırılmaması Gereken Diziler Köşemizde Bugün: Unsere Mutter Unsere Vater

Unsere Mutter Unsere Vater https://www.imdb.com/title/tt1883092/ Unsere mutter unsere vater, Türkçesi "Annelerimiz ve Babalarımız" ve global camiada adı "Generation War" olarak geçen zdf yapımı bir mini Alman dizisi. Dizi 3 bölümden oluşuyor ve her bölüm aşağı yukarı 1.5 saat sürüyor. Bu yüzden dizi gibi değil de 3 filmden oluşan bir seri olarak düşündüm ben izlerken. Yapım, 2. Dünya Savaşı'nı benzerlerine oranla biraz daha farklı açılardan ele alıyor. Savaşın sen, ben gibi "normal" insanların hayatını nasıl etkilediğini çok güzel dile getiriyor. Her ne kadar şimdilerde Dogs of Berlin ve Dark ile Alman dizi sektörünün ön plana çıkmasına şahit olsak da 2013'de bu diziyle de dikkati üzerlerine çekmişlerdi. Belki Netflix'in bu kadar popüler olduğu bir dönemde çıksaydı çok daha fazla insana erişebilirdi "Unsere mutter, unsere vater" Diziye bir yaz günü başladım ve sürükleyiciliği sayesinde 1 gün içerisinde diziyi bitirdim. Hikaye

BİR İDAM MAHKUMUNUN SON GÜNÜ

BİR İDAM MAHKUMUNUN SON GÜNÜ VICTOR HUGO Kitap, ölüm cezası almış bir mahkumun bu süreç boyunca içsel yolculuğunu anlatıyor. İdam cezasının saçmalığını, halkın davranışlarını, yani nasıl sürü psikolojisiyle hareket edildiğini çok yalın ve gerçekçi ifadeler kullanarak aktarmış. Kitabın mahkumun ağzından yazılması, kitabı daha çok hissedilir kılmış. Yazar, mahkumla birlikte o kötü hücrede, aynı duyguları birebir size yaşatıyor. Bazı cümleleri tekrar tekrar okuyup üzerine düşünmeniz gerekiyor. Bu da benim bir kitapta en sevdiğim özelliklerden biridir. Kitap çok uzun olmamakla birlikte içerdiği anlam bakımından yoğun ve zaman zaman tüylerinizi ürpertecek kadar kötü sahneleri gözünüzde canlandırıyor. Anlattığı konu sebebiyle kendinizi çok da mutlu hissetmediğiniz zamanlarda okunacak bir kitap değil. İnsanların insanlara yaptığı işkenceler, özellikle mental türden olanlar inanılır gibi değil. Hayatınızın çok yoğun olmayan sakin bir döneminde bakış açınızı değiştirmek amacıyla